TARİH NE DİR(ORTA ASYA TÜR KAVİMLER GÖÇÜ)TARİHİN BAŞLAN GICIDIR.
Dünya Üzerindeki ilk kitlesel Göçler Orta asya Türk kavinler göçü ile başlamıştır Bu kavimler göçü ile etmolojik olarak
genlerin zenginleşmesine nerden olmur Orta Asya Türk ırkının çıkışyeri kabul edildiğinde şunu göreceksinizki Türk kavimleri
ulaşamadığı bir yer kalmamıştır Bugün kızılderililer de Amerika ktralarıına göç eden atalarımız olduğu kesindir ve dünya
ya orta asya Türk kavimler göçünün armağanıdır.Tarih nedir?
Geçmişteki insan topluluklarının gerek kendi aralarında, gerekse komşularıyla olan siyasal, toplumsal münasebetlerini yer ve zaman göstererek anlatan bir bilim dalıdır. Bu bakımdan ancak yazının icadına kadar gerileyebilir. Yazı ise bundan 6.000 yıl kadar önce icat edilmiştir.
Tarih, birçok başka bilim dallarıyla de ilgilidir. İnsanların yaşadıkları yerleri, iklim şartlarını bildiren «coğrafya», eski uygarlıkları anlatan «arkeoloji», insan ırkları arasındaki akrabalıkları izah eden «antropoloji» bunların başlıcalarıdır.
Yazının icadından önceki devirlerde de insan topluluklarının var olduklarını ve önemli roller oynadıklarını yapılan kazılarda elde edilen kalıntılardan anlamak mümkündür. Fakat bunlar yazılı belgeler olmadığı için, bu devreye «Tarih Öncesi Çağlar» denir. İnsan, başlangıçta hayvanlardan farksız, vahşi ve ilkel bir hayat sürmüş, sonra zekasını kullanarak birtakım araçlar meydana getirmiş ve hayvanlardan farklı bir hayata kavuşmuştur.
Önce taştan yararlanmış, sonra taşı yontarak istediği biçime sokmuş, ateşi öğrendikten sonra da bundan yararlanmanın yollarını aramıştır. Tekerleğin icadı, hayvanların evcilleştirilmesi, kaldıraç, uygarlık yolunda insanın en büyük yardımcıları olmuştur. Nihayet madenlerin bulunuşu, önce bakırdan, sonra tunçtan, daha sonra da demirden faydalanma imkanını yaratmıştır.
Bu sıralarda yazının da icadı ile Tarih Öncesi devirler sona ermiştir. İnsanın takvimi uygulamaya başlamasından sonra, tarih olaylarını tespit daha da kolaylaşmıştır. Tarih devirleri yazının icadından başlar, zamanımıza kadar gelir. Bu devre de ayrıca dört bölüme ayrılmıştır:
İlkçağ: Yazının İcadı ile başlar, M.S. 476'da Batı Roma'nın yıkılması ile son bulur. Önemli uygarlıkların kurulduğu, büyük mesafelerin kaydedildiği bir devredir.
Ortaçağ: M.S. 476'da başlar, 1453te İstanbul'u Türker’in fethiyle sona erer. Ortaçağ'ın sonu olarak 14?2'de Amerika’nın keşfini kabul edenler de vardır.
Yeniçağ: 1453'ten 1789 Fransa İhtilali'ne kadar devam eder.
Yakınçağ: 1789'dan zamanımıza kadar geçen devredir. Bundan sonra İkinci Dünya Savaşında atom bombasının bulunmasının da bir başka devre olarak kabul edilmesi mümkündür.
Tarih biliminin çeşitli kolları da vardır. Bunların başlıcaları, «Siyasi Tarih», «Sanat Tarihi» ve «Edebiyat Tarihi» dir.
Tarih nedir? (Felsefe)
Genel olarak, doğanın ve toplumun gelişme süreci. Daha dar bir anlamda çeşitliliği ve bütünlüğü içinde, insan faaliyetinin sonucu olarak gerçekleşen genel yasal düzenliliklere uygun toplumsal gelişme süreci. Tarih kavramı, ayrıca tarih bitimi anlamında kullanılır. Tarih hakkındaki bilimsel teori, dolayısıyla tarih biliminin genel teorik ve yöntemsel dayanağı, tarihsel maddeciliktir.
Toplum tarihi, doğa tarihinden farklı olarak, insanlar tarafından yapılır; dünya, yüksek, ulu güçlerin, bir tanrısal yönetici gücün, ya da bir mutlak ide’ nin vücut buluş biçiminin bir ürünü değildir. Tarih, faaliyet içindeki insandan ayrı tutulup kendi başına ele alınamaz: «Tarih, hiç bir şey yapmaz. Bütün bunları yapan, sahip olan ve savaşım veren insan’ dır, gerçek, yaşayan insandır; insanları, kendi amaçlarını gerçekleştirmek için kullanan tarih değildir; o ve bunun sonucunda toplumsal ilişkilerinin artması ölçüsünde, insanlığın tarihi olan tarih doğar.»(Marks).
İnsanların maddi faaliyeti, toplumsal pratiği, hem üretim güçleri ve üretim ilişkileri tarafından, hem de bunlardan zorunlu olarak çıkan ve etki yapan yasal düzenliliklere uygun bağlanıldıklar tarafından belirlenmiştir. Bu nedenle insanlık tarihi, insanlar tarafından ortaya konduğu halde, yasal düzenliliklere uygun bir süreçtir. Toplum, her zaman «tarihsel gelişmenin belli bir basamağındaki bir toplum, kendine özgü, değişik karakterli bir toplum olarak»(Marks), üretim güçleri ve üretim ilişkileriyle, toplumsal sınıflara ve katmanlara bölünmeleriyle ve üstyapının düşünce ve kurumlarıyla, belirli bir sosyo-ekonomik kuruluş olarak var olur.
En genel ifadeyle dile getirecek olursak, insanlık tarihi, bir sosyo-ekonomik kuruluşun genel yasal düzenliliklere uygun olarak doğması, gelişmesi ve daha yüksek düzeydeki bir sosyo-ekonomik kuruluş tarafından ortadan kaldırılmasıdır. İnsanlığın tarihsel gelişmesinin, bölgesel ve zamansal farklar ne olursa olsun, ilkel toplumun, köleci toplum un feodalizmin kapitalizmin ve sosyalist toplum ve komünist toplum’ un zorunlu, genel yasal düzenliliklere uygun sırasını izlemiş olması ve izleyeceği olgusunda, dünya tarihinin bütünlüğü dile gelir.
Bu bütünlük içindeki tarih süreci, biçim ve içeriktir
Dünya Üzerindeki ilk kitlesel Göçler Orta asya Türk kavinler göçü ile başlamıştır Bu kavimler göçü ile etmolojik olarak
genlerin zenginleşmesine nerden olmur Orta Asya Türk ırkının çıkışyeri kabul edildiğinde şunu göreceksinizki Türk kavimleri
ulaşamadığı bir yer kalmamıştır Bugün kızılderililer de Amerika ktralarıına göç eden atalarımız olduğu kesindir ve dünya
ya orta asya Türk kavimler göçünün armağanıdır.Tarih nedir?
Geçmişteki insan topluluklarının gerek kendi aralarında, gerekse komşularıyla olan siyasal, toplumsal münasebetlerini yer ve zaman göstererek anlatan bir bilim dalıdır. Bu bakımdan ancak yazının icadına kadar gerileyebilir. Yazı ise bundan 6.000 yıl kadar önce icat edilmiştir.
Tarih, birçok başka bilim dallarıyla de ilgilidir. İnsanların yaşadıkları yerleri, iklim şartlarını bildiren «coğrafya», eski uygarlıkları anlatan «arkeoloji», insan ırkları arasındaki akrabalıkları izah eden «antropoloji» bunların başlıcalarıdır.
Yazının icadından önceki devirlerde de insan topluluklarının var olduklarını ve önemli roller oynadıklarını yapılan kazılarda elde edilen kalıntılardan anlamak mümkündür. Fakat bunlar yazılı belgeler olmadığı için, bu devreye «Tarih Öncesi Çağlar» denir. İnsan, başlangıçta hayvanlardan farksız, vahşi ve ilkel bir hayat sürmüş, sonra zekasını kullanarak birtakım araçlar meydana getirmiş ve hayvanlardan farklı bir hayata kavuşmuştur.
Önce taştan yararlanmış, sonra taşı yontarak istediği biçime sokmuş, ateşi öğrendikten sonra da bundan yararlanmanın yollarını aramıştır. Tekerleğin icadı, hayvanların evcilleştirilmesi, kaldıraç, uygarlık yolunda insanın en büyük yardımcıları olmuştur. Nihayet madenlerin bulunuşu, önce bakırdan, sonra tunçtan, daha sonra da demirden faydalanma imkanını yaratmıştır.
Bu sıralarda yazının da icadı ile Tarih Öncesi devirler sona ermiştir. İnsanın takvimi uygulamaya başlamasından sonra, tarih olaylarını tespit daha da kolaylaşmıştır. Tarih devirleri yazının icadından başlar, zamanımıza kadar gelir. Bu devre de ayrıca dört bölüme ayrılmıştır:
İlkçağ: Yazının İcadı ile başlar, M.S. 476'da Batı Roma'nın yıkılması ile son bulur. Önemli uygarlıkların kurulduğu, büyük mesafelerin kaydedildiği bir devredir.
Ortaçağ: M.S. 476'da başlar, 1453te İstanbul'u Türker’in fethiyle sona erer. Ortaçağ'ın sonu olarak 14?2'de Amerika’nın keşfini kabul edenler de vardır.
Yeniçağ: 1453'ten 1789 Fransa İhtilali'ne kadar devam eder.
Yakınçağ: 1789'dan zamanımıza kadar geçen devredir. Bundan sonra İkinci Dünya Savaşında atom bombasının bulunmasının da bir başka devre olarak kabul edilmesi mümkündür.
Tarih biliminin çeşitli kolları da vardır. Bunların başlıcaları, «Siyasi Tarih», «Sanat Tarihi» ve «Edebiyat Tarihi» dir.
Tarih nedir? (Felsefe)
Genel olarak, doğanın ve toplumun gelişme süreci. Daha dar bir anlamda çeşitliliği ve bütünlüğü içinde, insan faaliyetinin sonucu olarak gerçekleşen genel yasal düzenliliklere uygun toplumsal gelişme süreci. Tarih kavramı, ayrıca tarih bitimi anlamında kullanılır. Tarih hakkındaki bilimsel teori, dolayısıyla tarih biliminin genel teorik ve yöntemsel dayanağı, tarihsel maddeciliktir.
Toplum tarihi, doğa tarihinden farklı olarak, insanlar tarafından yapılır; dünya, yüksek, ulu güçlerin, bir tanrısal yönetici gücün, ya da bir mutlak ide’ nin vücut buluş biçiminin bir ürünü değildir. Tarih, faaliyet içindeki insandan ayrı tutulup kendi başına ele alınamaz: «Tarih, hiç bir şey yapmaz. Bütün bunları yapan, sahip olan ve savaşım veren insan’ dır, gerçek, yaşayan insandır; insanları, kendi amaçlarını gerçekleştirmek için kullanan tarih değildir; o ve bunun sonucunda toplumsal ilişkilerinin artması ölçüsünde, insanlığın tarihi olan tarih doğar.»(Marks).
İnsanların maddi faaliyeti, toplumsal pratiği, hem üretim güçleri ve üretim ilişkileri tarafından, hem de bunlardan zorunlu olarak çıkan ve etki yapan yasal düzenliliklere uygun bağlanıldıklar tarafından belirlenmiştir. Bu nedenle insanlık tarihi, insanlar tarafından ortaya konduğu halde, yasal düzenliliklere uygun bir süreçtir. Toplum, her zaman «tarihsel gelişmenin belli bir basamağındaki bir toplum, kendine özgü, değişik karakterli bir toplum olarak»(Marks), üretim güçleri ve üretim ilişkileriyle, toplumsal sınıflara ve katmanlara bölünmeleriyle ve üstyapının düşünce ve kurumlarıyla, belirli bir sosyo-ekonomik kuruluş olarak var olur.
En genel ifadeyle dile getirecek olursak, insanlık tarihi, bir sosyo-ekonomik kuruluşun genel yasal düzenliliklere uygun olarak doğması, gelişmesi ve daha yüksek düzeydeki bir sosyo-ekonomik kuruluş tarafından ortadan kaldırılmasıdır. İnsanlığın tarihsel gelişmesinin, bölgesel ve zamansal farklar ne olursa olsun, ilkel toplumun, köleci toplum un feodalizmin kapitalizmin ve sosyalist toplum ve komünist toplum’ un zorunlu, genel yasal düzenliliklere uygun sırasını izlemiş olması ve izleyeceği olgusunda, dünya tarihinin bütünlüğü dile gelir.
Bu bütünlük içindeki tarih süreci, biçim ve içeriktir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder