4 Mayıs 2018 Cuma

ORTA ASYA TÜRK KAVİMLER GÖÇÜ.HAZIRLAYAN  VE SUNAN PROFÖSÖR OLAF JOHANSEN:


TÜRKLERLE AKRABA KAVİMLER

Türklerin tarihi yer bakımından çok geniş bir coğrafya üzerinde geçmekteydi. Bu uzun tarihi zaman içinde ilişkide bulunulan toplumlardan bir kısmı Türk kültürüyle kaynaşırken, Türklerin ana kültür gruplarından uzak düşen toplulukları da, o yabancı kültür grubu içinde erimişlerdir. Bu durum eski çağlar için daha karanlık kalmaktadır. Bazı eski çağ kavimlerinin Türk oldukları, Türklerle akrabalıkları ileri sürülmekteyse de, biraz sonra söz konusu edeceğimiz gibi bu hususta ileri sürülen bilgiler bazen birbirini tekzib ettiği gibi, tamamen açık bilgiler de değildir. Kavimlerin birbiriyle akrabalıkları ortaya konurken antropolojik, lengüistik (dil bilimi), sanat özelliklerinden ve coğrafyalarından hareket edilmektedir.

İlk anda Ural-Altay dil ailesine mensup kavimlerin Türklerle akrabalığı düşünülebilir. Bu dil grubunun Altay kolunda Türkler Moğol, Mançu, Kore ve Japonlarla akraba görülmektedir. Fakat bu bağların diğer antropoloji, coğrafya, tarih ve sanat tarihi belgeleriyle de doğrulanması gereklidir. Kaldı ki bu tasnif de tartışmalıdır. Yani bu dil grubundaki toplumların akrabalığını ileri sürmek güçtür. Bu dillerin birbirlerinden etkilendikleri, kelime alış verişinde bulundukları ve akrabalıkları ancak bir hipotez olarak ileri sürülmektedir.

Ural'lı kavimlerin de Türklerle akrabalığı meselesi de son derece farazi bir mesele olarak görülmektedir.
Ön Asya'nın eski kavimlerinden olup, Yunanistanın da ilk yerleşikleri olarak bilinen Pelasg'lann da ilk Türk kavimlerinden olabileceği ileri sürülmüştür. Eski Yunan tarihçileri bu kavimden "Pelasgoi" diye bahsediyorlar. Hellanikos ve Tukidides bunları Etrüsk'lerin ataları sayıyorlar. Bugün Yunan dilinde bazı Ege adalarının adı Pelasg adalarıdır. Pelasgların Yunanistana gelişleri de muhtemelen M.Ö. II.bin başlarıdır.

Pelasglar'ın kimliği hakkındaki bilgileri şöyle toparlıyabiliriz:

a - Bunlar Yunanistana kuzeyden gelen kavimlerdir,
b - Yunanistanda daima gezginci bir hayat yaşamışlardır,
c - Kendilerini yöneten önderlerine göre ad alırlardı,
d - İnşaatçı bir kavimdiler.
e - Kız kaçırma şeklinde, başka kavimlerin kızlarıyla evlenirlerdi.
f - Pelasg dili, Etrüskçe ile aynı idi ve Hind-Avrupalı değildi.

Adile Ayda, Palasg isminin "Pular-Saka" demek olabileceğini, bunların da Attila'nın geldiği yoldan Yunanistana gelebileceğini belirtiyor/348' Fakat Yunanistanın bu eski yerleşiklerinin Filist'lerle aynı oldukları da ileri sürülmüştür.

Türklerin Orta Asyada M.Ö İli. binlerde tarih sahnesine çıktığı düşünülürse bu kavmin Türklerin bir kolu sayılması güçleşir. Ancak "Büyük Göç Nazariyesinden hareket edilirse belki izah edilebilir. Fakat Türk Tarihinin M.Ö. III. binlerde Andronovo kültürü ile başladığını biliyoruz.
Yukarıda da sözü geçtiği gibi, Batı'nın eski çağlarında buraya gelen muhtemelen Asyalı, belki Türk(?) Etrüsklerden de bahsedilmektedir.
M.Ö. VII-I.yy'lar arasında İtalya'nın orta kesiminde yaşayan Etrüsklerin kimliği hakkında da değişik iddialar vardır. Müellif Georgiev onların İllirya'lı eski bir oymak olduğunu iddia ederse de W.Brandenstein bunu dil belgeleriyle reddediyor. O'na göre Etrüsklerin, Anadolunun eskiçağlarındaki kavimleriyle de akrabalığı yoktur.

Etrüsklerin ilk yurdu olarak Tuna havzasının gösterilişi de çürütülerek, Etrüskçenin İndo-Germen bir dil olmadığı belirtilmektedir.
Etrüsk dilinin güney doğu Anadolu dilleri ve Subarca ile akrabalığı olmadığı da belirtilerek kökenlerinin merkezi Asya olduğu ileri sürülmektedir.

Etrüsklerin, İtalyanın yerlisi olduğunu iddia eden tek müverrih ise M.Ö. ilk yüzyıllarda yaşıyan Halikarnasoslu Dionysios'tur. O'na dayanarak çeşitli nazariyeler ileri sürülmüştür. VV.Brandenstein bu çabaları uydurma bir kavim yaratma, onları italyaya maletme gayreti olduğunu söylüyor. Fransız Etrüskologu Raymond Bloch da 1969'da basılan eserinde Dionysios'un görüşünün sağlam olmadığını ifade etmektedir.

Etrüsklerin, Türklüğü meselesiyle ilgili olarak ileri sürülen bilgileri de şöyle toplıyabiliriz:

a - Kadın ve erkek kıyafetlerindeki giyiniş Türklere benzemekteydi.
b - Çiniyatçıların, Çinin komşuları arasında Türkleri ayırt etmek için kültürel ölçülerinden biri de kurt efsaneleri, diğeri mağaraların kutsal sayılmasıydı. Etrüsklerden kalan dişi kurt heykeli, çoğu Etrüskologlara göre Vulka adlı bir Etrüsk heykeltraşına aitti. Bebek heykelleri sonradan Rönesans devrinde ilave edilmişti. Ayrıca Tarquinia'da Tomba dell'arco denen mezarda kurt başı bulunmuştu. Altaylarda da küçük kurt heykelcikleri bulunuyordu.
c - Eberhard'a göre Türkler çok iyi flüt çalarlardı. Etrüsklerin flüt çalmadaki ustalığı Yunanistanda bile ün salmıştı. Etrüsk kelimesi "iyi flüt çalan" anlamına geliyordu.
d - Etrüsklerin başlıca ilâhı "Tinia" idi. Şamanizmdeki "Tengri" ile bunun arasında benzerlik görülmektedir. Ayrıca Şamanist rahiplere "Kam" denildiğini biliyoruz. Eski Roma'da ise genç rahiplere "Camillus" (Kam-İllus/Genç Kam) deniyordu.
e - Etrüskler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder